Miras - Ölene Kadar Bakma
MİRASÇILARIN TAPU DEVRİNE İLİŞKİN
SAKLI PAY TALEPLERİ KAPSAMINDA İNCELEME
I.Miras Bırakanın Tasarruf Hakkının Sınırları
4721 Sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 505. maddesine göre; mirasçı olarak altsoyu, ana ve babası veya eşi bulunan miras bırakan, mirasının saklı paylar dışında kalan kısmında ölüme bağlı tasarrufta (vasiyetname, miras sözleşmesi..) bulunabilmektedir. Saklı pay oranları kanunun 506. maddesinde sayılmış olup, aşağıda yer almaktadır;
Altsoy için yasal miras payının yarısı,
Ana ve babadan her biri için yasal miras payının dörtte biri,
Sağ kalan eş için, altsoy veya ana ve baba zümresiyle birlikte mirasçı olması halinde yasal miras payının tamamı, diğer hallerde yasal miras payının dörtte üçü.
Kanunun 560. maddesinde; saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçıların, miras bırakanın tasarruf edebileceği kısmı aşan tasarruflarının tenkisini dava edebilecekleri belirtilmiştir. Kanunun 561. maddesinde de; saklı pay sahibi mirasçılara ölüme bağlı tasarrufla yapılan ve tasarruf edilebilir kısmı aşan kazandırmaların, onların saklı paylarını aşan kısmının orantılı olarak tenkise tabi olacağı hüküm altına alınmıştır.
Ölüme bağlı tasarruflar dışında kanunun 565. maddesinde sayılan karşılıksız kazandırmaların da ölüme bağlı tasarruflar gibi tenkise tabi olduğu belirtilmiştir. Tenkise tabi karşılıksız kazandırmalar aşağıda yer almaktadır;
Mirasbırakanın, mirasçılık sıfatını kaybeden yasal mirasçıya miras payına mahsuben yapmış olduğu sağlararası kazandırmalar, geri verilmemek kaydıyla altsoyuna malvarlığı devri veya borçtan kurtarma yoluyla yaptığı kazandırmalar ya da alışılmışın dışında verilen çeyiz ve kuruluş sermayesi,
Miras haklarının ölümden önce tasfiyesi maksadıyla yapılan kazandırmalar,
Mirasbırakanın serbestçe dönme hakkını saklı tutarak yaptığı bağışlamalar ve ölümünden önceki bir yıl içinde adet üzere verilen hediyeler dışında yapmış olduğu bağışlamalar,
Mirasbırakanın saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla yaptığı açık olan kazandırmalar.
Yukarıda yer alan kanun hükümleri kapsamında izlenebilecek yollar ve değerlendirmeler aşağıda yer almaktadır;
II.Taşınmaz Devrine İlişkin Hukuki Yollar
a) Taşınmazın Vasiyetname ya da Miras Sözleşmesi ile Bırakılması
Türk Medeni Kanunu’nun 514. maddesinde; miras bırakanın, tasarruf özgürlüğünün sınırları içinde, malvarlığının tamamında veya bir kısmında vasiyetname ya da miras sözleşmesiyle tasarrufta bulunabileceği belirtilmiştir. Vasiyetname ve miras sözleşmeleri ölüme bağlı tasarruflar olarak kabul edilmektedir. Dolayısıyla söz konusu taşınmazın tarafınıza devri sonrasında saklı paylarının karşılığını alamayan mirasçılar tenkis davası açarak tapu iptalini sağlayabilecek olup, bu işlemler kanaatimizce uygun değildir.
b) Taşınmazının Satış Sözleşmesi ile Devri
Taşınmaz satış sözleşmesi karşılıklı bir kazandırma olarak değerlendirilmekle birlikte, satış bedelinin transfer edilip edilmediği, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek bedel arasındaki fark gibi hususlar hassasiyetle incelemeye alınmakta olup, fahiş bir fark olduğu, bedel transferi yapılmadığı ya da transferin yalnızca muvazaa iddialarını bertaraf etmek amacıyla yapıldığının ispatlanması durumunda yine tapu iptali söz konusu olacaktır. Yargıtay içtihatları da bu doğrultuda olup; Yargıtay 1. Hukuk Dairesi’nin 2013/7325 E., 2014/11433 K. ve 10.06.2014 tarihli kararına göre;
“Mahkemece yapılan araştırma ve uygulama sonucu kooperatif hissesi haricindeki çekişme konusu diğer taşınmazların resmi akitte gösterilen değeri ile o tarihteki gerçek değerleri arasında açık nispetsizlik bulunduğu, murisin varlıklı bir insan olup ikinci eşi davalıya taşınmazları temlik etmesinin makul ve zorunlu bir sebebinin bulunduğunun tesbit edilemediği davalının alım gücünün bulunmadığı, mirasbırakanın davalı ile ikinci evliliğini yaptıktan sonra ilk eşinden olan çocukları ile ilişkisinin azaldığı, davalıyı kayırdığı dosya kapsamıyla sabittir. Bu durumda dava konusu taşınmazların mirasbırakan tarafından davalıya temlikinin bedelsiz, muvazaalı ve mirasçıdan mal kaçırma amaçlı olduğunun kabulü gerekir.”
Yukarıda açıklamış olduğumuz nedenlerle taşınmaz temlikinin satış yoluyla yapılması da uygun bir yol olmayacaktır.
c) Taşınmazın Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi Kapsamında Devri
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 611. maddesinde tanımlanmıştır. Bu maddeye göre; ölünceye kadar bakma sözleşmesi, bakım borçlusunun bakım alacaklısını ölünceye kadar bakıp gözetmeyi, bakım alacaklısının da bir malvarlığını veya bazı malvarlığı değerlerini ona devretme borcunu üstlendiği sözleşmedir.
Ölünceye kadar bakma sözleşmesi karşılıklı bir sözleşme olduğundan tenkise tabi olmamaktadır; ancak sözleşmenin muvazaalı olduğunu iddia eden saklı paylı mirasçılar tapu iptali ve tescili davası açabilmektedir. Bu davayı açan saklı paylı mirasçıların, miras bırakanının ölünceye kadar bakma sözleşmesini bağışlama ya da saklı pay kurallarını etkisiz kılmak amacıyla muvazaalı olarak yapmış olduğunu ispat etmeleri gerekmektedir.
Ölünceye kadar bakım sözleşmesinde bakım alacaklısı yani miras bırakanın sözleşmenin imzalandığı tarihte bakıma muhtaç olması koşulu aranmamaktadır. Ayrıca sözleşme kapsamında taşınmaz temliki yapılanın, miras bırakanın çocuğu olmasında da herhangi bir hukuki engel bulunmamaktadır.
İleride sözleşmenin geçersizliğine ilişkin muhtemel iddiaların bertaraf edilebilmesi amacıyla dikkat edilmesi gereken husus; bakım borçlusunun yani somut olayımızda sizin, miras bırakan annenizin tüm genel masraflarını, sağlık masraflarını, ihtiyaç ve gereksinimlerini karşıladığınızı ve onunla ilgilendiğinizi belgelemeniz olacaktır. Yargıtay içtihatları da bu doğrultudadır.
- Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 2013/177 E., 2013/1007 K. ve 03.07.2013 tarihli kararına göre;
“Bu tür akitlerde, bakım alacaklısının mutlaka akit tarihinde bakıma muhtaç olması şart değildir. Diğer taraftan bakım borçlusunun temlik edenin oğlu olmasının, kendisine bakım koşuluyla temlik yapılmasına mani olmadığı gibi, aksine yasal bir düzenleme de bulunmamaktadır. Ayrıca, miras bırakanın ölümünden önceki son iki yılını felçli ve yatalak halde geçirdiği, davalının gerek hastalık dönemi, gerekse sair zamanlarda bakım alacaklısının tüm ihtiyaç ve gereksinimlerini karşıladığı, miras bırakanın da sağlığında bakım koşulunun yerine getirilmediğine dair bir ihtaratı veya açtığı bir davanın bulunmadığı dosya kapsamıyla sabittir.”
Saklı paylı mirasçıların muhtemel iddia ve taleplerinin bertaraf edilebilmesi için izlenebilecek en uygun hukuki yolun “Ölünceye Kadar Bakma Sözleşmesi” yapılması ve taşınmaz temlikinin bu sözleşme kapsamında sağlar arası gerçekleştirilmesi olduğu değerlendirilmektedir. 08.05.2017
Av. Gürbey Akarpınar